InfoGero
Gerontolojide Model Kavramı 13.02.2019 Prof. Dr. İsmail Tufan
Tweet Yaşlanma ve yaşlılık üzerine açıklamalar getiren bilim insanlarımızdan bazılarının ağızlarına doladığı model kavramından biraz bahsetmek istiyorum. Bilim filozofu Alfred N. Whitehead, bilimsel kavramlar ve modeller arasındaki kapatılamaz olan uçurumdan bahsederken, neyi kastediyor? Eğer bir bilim insanı kendi kavramlarının ve modellerinin, gerçeklikle eş değerli olduklarını kabul ederse büyük bir yanılgıya düşer. Whitehead buna “ilişkilendirme yanılgısı” diyor (“fallacy of misplaced concreteness”). Ülkemizde yaşlanma ve yaşlılık kavramlarıyla ilişkilendirilen olay ve olgularda bu yanılgıya sık sık düşüldüğü görülmektedir. Örneğin yaşlılığı “gerileme ve çöküş” olarak tanımlayan düşüncede bu yanılgı açık seçik görülmektedir. Buna rağmen bu görüşe bilimsel yayınlarda yer verilmektedir. Dolayısıyla burada ülkemizde bilim kavramının da tartışılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bilimsel modeller ve gerçeklikte mevcut sosyal süreçler arasındaki fark, örneğin yaşlanma, Alman sosyolog Berhard Miebach’ın “sitem” kavramına getirdiği açıklama ile izah edilebilir. Önce bir teknik sistem tasavvur edelim. Örneğin regülasyonu bir termostat tarafından gerçekleştirilen bir klima cihazını düşünelim. Bu sistemin fonksiyonunu gözlemleyebiliriz. Model olarak önceden tasavvur ettiğimiz gibi işlediğini tespit edebiliriz. Odanın ısısı ayarladığımız ısının altına düşerse, termostat ısıtma cihazının enerji kaynağını harekete geçirir, ta ki odanın ısısı ayarladığımız ısıya gelinceye kadar enerji kaynağı açık kalır. Bu ısıya erişilince termostat enerji kaynağını kapatır. “Isınma sistemi” kavramı, gözlemlenebilen bir süreç dahilinde gerçekleşmektedir ve etkileri gözlemlenebilmektedir. Bu sistemin tasarımcısı tarafından önceden tasarlanan “teknik model” ile örtüşen bir gerçeklik süreci vardır. Bu model olmadan hiçbir şeyi anlayamazdık. Bu ısınma sisteminin bu plana göre tasarlandığı bellidir. Eğer bir arıza olursa, bu planı elimize alarak, arızanın nerede olduğunu tespit edebiliriz. Sosyal sistemler bir mühendisin tasarıma dayanan teknik sistemlerinden farklıdır. Gözlemci olarak sosyal süreçlerde bir dizi düzenlilikleri gözlemleyebiliriz ve bunlar bize teknik sistemlerdeki denge süreçlerini anımsatır. Sosyal yaşamın bazı alanlarında, örneğin organizasyonlarda, belirli çalışma ve karar süreçlerini ele alan talimatlar vardır. Bu planlar “sosyal mühendislik” tarafından ortaya konulmuştur. Bu özel durumda bile sistem modeli sadece sosyal süreçlerin kısmi süreçlerini ele alabilir. Çünkü organizasyonlarda formel ilişkilerin yanı sıra, sistem modelinin dikkate alamayacağı informel ilişkiler de vardır, yani organizasyon “yaşayan bir sistemdir”, insanların informel ilişkileri de bu sosyal sistemin içinde yer almaktadır. Yaşamın diğer alanlarında, örneğim yaşlılıkta sosyal yaşam, yaşlılıkta aile yaşamı, yaşlıların tüketim davranışları veya yaşlıların ulaşım olanaklarından faydalanma davranışları, kısmen ayarlanabilir, ama bu interaksiyonların sistem modeli kapsamında uygun bir şekilde izah edilip edilemeyecekleri kesin olarak söylenemez. Eğer sistemden bahsediyorsak, o zaman belirli sistem değişkenleri olmalıdır. Bu değişkenlerin değerleri değişebilir. Bu değişkenler arasında ilişki olduğu ve bu ilişkilere bağlı olarak yürüyen belirli süreçlerin olduğu kabul edilir. Bundan sonraki adımda sosyal gerçeklikte gözlemlenen süreçlere bakılır. Eğer bunları sistem modeli ile açıklamak mümkün ise, o zaman sistem analizinin başarılı olduğu kabul edilir. Fakat buna rağmen sosyal gerçekliğin bir sistem olduğu söylenemez. Sadece sistem modeli kapsamında açıklama getirilebilen düzenlilik özelliklerinin mevcut olduğu söylenebilir. Sistem modeli ile yaşlanma süreçlerine açıklama ve izahat getirmek istiyorsak, bu açıklama ve izahatları dikkate alan bir sistem modeli geliştirmemiz gerekir. Fakat geliştirdiğimiz sistem modelini, sosyal gerçeklikle bir tutarsak, o zaman içine düşeceğimiz yanılgıdan kurtulamayız. Bu yüzden “ampirik süreç” ve “teorik sistem” arasındaki farkın muhakkak bilincinde olmalıyız.