InfoGero

Yaşlanan Balıklar Bulunuyor mu?

01.10.2017 Prof. Dr. İsmail Tufan






Balık meraklısı bir arkadaşım vardır. Balığı hem tavada hem akvaryumda pek sever. Evindeki akvaryumunda isimlerini bilmediğim balıklarla ilgilenir ve ne zaman kendisini ziyaret etsem lafı eninde sonunda balığa getirir. Son buluşmamızda balıkların psikolojisinden(!) söz etti. “İşte bak şu, kırmızı olanı, işte o psikolojik hastadır” dedikten sonra ummadığım bir soruyu benim gibi balıktan anlamayan birine sordu: Acaba balıklar balık olduğunun farkında mıdır?

Ne bileyim! Daha insan olup olmadığımızı bilip bilmediğimize karar veremedim, bir de balıklarla mı uğraşayım. Balıklar hakkında bildiğim tek şey gerontososyoloji açısından da geçerli olan kuraldır: Suyun ne olduğunu en az bilen hayvan, balıktır! Bunu da bir kitapta okudum. Yazarın balık uzmanı olup olmadığını da bilmiyorum. Sadece sosyolog olduğunu söyleyebilirim.

Balık için su nasıl ki yaşam iksiri ise insanın yaşam iksiri de günlük yaşamıdır. O, yani günlük yaşamı, insana çok doğal görünür. Oysa günlük yaşam tam manasıyla sosyal konstrüksiyondur, diyor.

İnsanın adeta iliklerine kadar nüfuz eden sosyalliği, diğer insanlarla, doğayla ve kendisiyle interaksiyon ilişkilerine duyduğu ihtiyaç, sosyalliğinin ne kadar derin olduğunu göstermektedir. Fakat insan günlük yaşamında bu derinliği hissetmez, sadece yüzeyde kalır. Balık nasıl ki suda yüzdüğünün farkında değilse, insan da sosyalliğinin içinde yüzen balığa benzediğinin farkına varamaz.

Birçoğumuz yaşlılığın sosyalliğimizi yok ettiğine inanmıştır. Kendisini buna inandırmak isteyenlere de kulak kabartmıştır. Bu yüzden yaşlılık onların gözünde sosyal insanın sonudur. Halbuki yaşlılık 30-40 yıl sürebilir. Gerontoloji; insanı, kendisinden ölünceye kadar kopmayan ve koparılamayan sosyalliğinin farkına varmasını sağlayan bilim olarak da tanımlanabilir.

Ömür boyu yaşlandığımız halde farkına varamıyoruz. Yaşlanma bize o kadar doğal görünüyor ki onu değiştirilmesi imkânsız bir kader olarak kabul ediyor, kadere boyun eğmenin dışında bir seçenek olmadığına inanıyoruz. Aksinin geçerli olduğuna işaret eden kanıtlar ortaya konulsa da bu inancımızdan vazgeçmiyoruz.

Huyluyu huyundan vazgeçirmek deveye hendek atlatmaktan zordur. İnsan bir şeyi kesin olarak kabullendiği zaman artık ona bunun aksini gösterseniz bile inancından kolay kolay dönmez. Sebebi ise çok basittir. İnsan akıllı olduğunu kabul eder ve kendi aklından şüphe duymaz. Bu ise onun zekâ düzeyi hakkında iyi bir göstergedir.

Anlata anlata dilimizde tüy bitti: Yaşlanma sürecinde insan her yönden kayba uğramaz diye diye bugünlere geldik. Yok, ne anlatsan kar etmiyor. İnanmış bir kere. Yaşlandıkça bunayacağı fikri saplantı olmuş. Balıkların psikolojisine kafayı takan dostuma göre 65 yaşından itibaren insanın genetik kronometresi geri sayıma başlıyor ve git gide bunmaya doğru yol alıyoruz.

Kendisi 59 yaşındadır; “birkaç yıl sonra kronometrem geri sayıma geçecek” diyor. Ben de ona “Hayır, birkaç yıl sonra değil!” dedim ama anlamadı. Arkadaşım tek başına değildir. Onun gibi milyonlarcası buna inanmış, inandırılmıştır. Yaşlandıkça kendisinden bunak bir insanın ortaya çıkacağına inananların içindeki bunak insanı söküp çıkarmanın yolunu aramalıyız.