InfoGero
Bilişsel Sağlık 27.02.2019 Prof. Dr. İsmail Tufan
Tweet Bilişsel sağlık veya Latincesiyle kognitif sağlık, Türkiye’nin kamuoyunda pek bilinmeyen, ama yaşlanma ve yaşlılık açısından son derece önemli bir kavramdır ve Geronto-psikolojide üzerinde önemle durulan konulardan biridir. Özellikle ileri yaşlarda sağlık ayrıştırıcı bir bakışla algılanması gereken bir olgudur. Çünkü ileri yaşlarda sağlık geleneksel bedensel ve psişik sağlık anlayışının ötesine taşan anlamlar kazanmaktadır. İleri yaşlılıkta zihinsel yeteneklerimizde güçlü kayıplara uğrama riski vardır. Ama hemen Alzheimer hastalığını düşünmeyelim. Aksine “normal” kayıpları aklımıza getirelim. Ama insanlar ileri yaşlara kadar bu bağlamda da farklılığını koruyor. Yani yaşına bakarak hiçbir insanın bilişsel sağlığı hakkında kesin yargılara varılmamalıdır. Çünkü araştırmalar bunu açıkça ortaya koyuyor. İleri yaşlardaki bilişsel kayıplardan söz ederken öncelikle zekânın mekanik özellikleri denilen, örneğin enformasyonların işleme konulması, mantıklı düşünme ve üç boyutlu tasavvur edebilme yetenekleri akla gelmektedir. Bu yeteneklerin yaşlanma sürecinde kayba uğradığını görmekteyiz. Ancak bunların “kayıp” olarak nitelendirilebilmesi için gerçekten çok belirgin olmaları gerekir. İleri yaşlarda eskisi kadar hızlı kavrayamamak veya düşünememek normaldir. Eğer bunlar kişiyi ve çevresini rahatsız edecek düzeyde değilse, sırf yaşından ötürü biraz yavaşlayan zihinsel faaliyetlerinden ötürü yaşlı bir insanı “zekâ kaybına uğramış varlık” gibi görmenin bir anlamı yoktur. Önemli olan “normal” ve “hastalık” derecesindeki kayıpları birbirinden ayırt edebilmektir. Hafif bilişsel kayıplar kişinin günlük yaşamında genellikle belli belirsiz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sadece belirli durumlarda kendilerini hissettirmektedirler. Örneğin yabancısı olduğu bir yerde yolunu kaybetmek. Buna karşın yaşam sürecinde edindiğimiz rutinler o denli güçlüdür ki, bu yüzden hiçbir arızaya rastlanmaz. Fakat özellikle “yaşlılıkta normal” kabul edebileceğimiz, ama bazı durumlarda normal ile hastalık sınırında yer alan durumlara karşı duyarlı olmalıyız. Yaşlının her hatalı davranışını normal bir durum gibi görmemeliyiz. Bu gerekli olabilecek önlemlerin vaktinde alınabilmesi açısından önemlidir. Yaşlılar genellikle kendilerindeki kayıpların farkındadır. Çoğu yaşlı eskisi kadar hızlı, kıvrak ve mantıklı düşündüğünü iddia etmiyor. Fakat kendilerinin de bunun farkında oluşu, onların hâlâ mantıklı düşünme yeteneğine sahip olduğunu göstermiyor mu? Bir Alzheimer hastasından veya genç bir şizofren hastasından bu mantık yeteneğini bekleyemeyiz. Demek istediğim şudur: Ailenizdeki yaşlıları dikkatle gözlemleyiniz. Davranışlarında değişim varsa, bunların normal mi, yoksa hastalığa geçiş sınırında mı yer aldığını tespit etmeye çalışınız. Genellikle yaşlıların kendileri de şikâyetlerini dile getirir. Onların şikâyetlerine kulak kabartınız ve niçin bu şikâyeti dile getirdiğini kendinize sorunuz ve cevaplayınız. Eğer yaşlınız belli bir konuda şikâyetini sık sık dile getiriyorsa, orada bir sıkıntısı vardır. Bunu ciddiye alınız. Genellikle dikkatli bir gözlemci, yaşlısındaki değişimi fark edecektir. Yaşlı annesinde ve babasındaki değişimi fark edenlerin yaptığı en büyük hata, bu değişimleri göz ardı etmek, normal saymak, “bir şey olmaz” diyerek kendi kendini avutmaktır. Bilişsel yetenek kayıplarını gideren, yeniden normal seviyeye getiren yöntemler geliştirilmiştir. Örneğin sekiz hafta, haftada iki defa iki saatlik egzersiz seansları ile bilişsel kayba uğramış olan yaşlılara yardımcı olunabilmektedir. Ama egzersiz süresi bir yıla yayılabilir ve her iki haftada bir kere egzersiz seansı yapılabilir. Ancak yaşlılara bu hizmeti sunacak, onlara yardımcı olacak uzmanlara ihtiyacımız vardır ve bu uzmanların henüz ülkemizde yetişmediklerini de “Yaşlı Yılı” 2019’da belirtmek görevimizdir.