InfoGero

Gerontolojide Zihniyet, Zihniyetin Haritası ve Geroatlas

18.04.2018 Prof. Dr. İsmail Tufan






Arada sırada merak eden bana Türkiye Gerontoloji Atlası araştırmasının adında geçen “atlas” kavramıyla neyi kastettiğimi soruyor. Söyleyeyim: İki şeyi: Birincisi yaşlanma ve yaşlılığın görünen; ikincisi ise görünmeyen haritasını. İkisi de henüz çizilmemiş olduğu için bu görev bize nasip oldu. Allah bizi utandırmasın. İki haritayı çizmekle uğraşıyoruz. Kimileri bizden çok hızlı çiziyor. Daha doğrusu çizdiğine inanıyor. “Çizememişsin” deyince de imajının çizildiğine inanıp, olmayan imajını kurtarmanın yollarını arıyor. Çalışmalarımdan vakit ayırabilirsem, “speedy” Gerontologların zibidiliklerini yazacağım. Başlığını buldum: “Gerotolojinin Speedy Zibidileri.”

Zihniyetle ne alakası var demeyin. Her şeyin temelinde zihniyet var. Zihniyet zihinle alakalı; yani ne düşünürsen osun. Bana ait değil, çok eski bir düşünce, ama bugün demografik yaşlanma dikkate alındığında yaşlanma ve yaşlılığa ilişkin zihniyet her zamankinden daha değerli. Çünkü zihniyetimiz yaşlanma ve yaşlılığı sadece doğru olanı değil, aynı zamanda çarpık olanı de değerlendirmeye dâhil etmemize neden oluyor.

Gündelik konuşmalarımız zihin ve zihniyet kavramlarını sıkça kullanırız. Kendimizce yanlış bir şey karşısında "bu zihniyet değişmeli" şeklinde bir talepte bulunuruz. Zihniyetten ne anladığımızı belirtmesek de, çevremizdekiler buna katılır veya reddederler. Fikrimize katılanlar zihniyetin değişmesini talep ederken, aslında kendi zihniyetlerinin bunun yerine geçmesini de dolaylı olarak isterler.

Yaşlanma ve yaşlılık üzerine zihniyet değişimine toplum olarak ihtiyacımız olduğunu kabul ediyorum. Ama bunun yerine koyabileceğimiz, önerebileceğimiz bir "zihniyet" yoktu, Türkiye Gerontoloji Atlası araştırmasına başlarken. Göstermelik zihniyetleri saymıyorum, mesela “yaşlıya saygı duyulmalıdır” gibi safsata görülerle bir yere varılamaz. Neden yaşlıya saygı duyalım? Her yaşlı saygıya layık mıdır ki, saygı duyulsun. Zaten kimsenin de “yaşlıya saygı duyulmalı” başlığı altında bir derdi veya önceliği yok.

Belki hiçbir zihniyet yoksa, o zaman yanlış da olsa bir zihniyetin olması daha iyidir denilebilir. Bu görüşe saygı duyulmalıdır, ama katılmadığımızı da belirtmemiz gerekir. Çünkü mesele yanlış ve doğru kavramlarına odaklı değildir. Mesele algı odaklıdır. Yaşlanmayı, yaşlılığı ve yaşlı insanı nasıl algılıyoruz?

İnsanlar genelde bilgilerin kendilerine ulaştırılmasını beklemez. Daha ziyade kendilerine erişen enformasyonların miktarına ve türüne etki etmek isterler. Algı, bu bağlamda bir süreçtir. İnsanlar yeni tecrübeler edinmek için kendilerine yeni alan ararlar. Algılarını keskinleştirmek için duyu organlarını ve bunları taşıyan bedenlerini hareket ettirirler. Daha iyi algılamak içinnesneleri manipüle ederler (Fransızca: manipülasyon = kullanma), örneğin farklı açılardan görebilmek için ellerinde evirip çevirirler.

Algılanan nesneler kesinlikle zihinde kusursuz ve gerçekliğe uygun görüntüler yaratmaz. Algı süreci enformasyonların işleme konulması sürecidir. Enformasyonların işleme konulması ise algılayanın tercihlerine, stratejilerine ve algı nedenlerine bağlıdır. İnsanlar neden bir kaza olunca olay yerine akın eder? Neden diğer insanları tanımak ister? Neden kitap okurlar? Yani insanları harekete geçiren (motivasyon) nedir? Algı motivasyonları üzerine öncelikle üç teori vardır. Uyarımı tatmin etmek, bilgi edinme motivasyonu ve bizim çıkış noktamız olan algının eylem teorisi. Çünkü araştırmamızın (GeroAtlas) odak noktasına sosyal eylem kavramını koyduk. Sosyal olguların bireylerin sosyal eylemlerinin sonucu olduğunu kabul ediyoruz. Bu yüzden yaşlanma, yaşlılık ve yaşlıların yaşam durumunu bireysel aktörlerin sosyal eylemlerinin sonuçları olarak değerlendiriyoruz.

Yaşlılar neden şimdi algılanıyor? Daha önce de vardılar, ama onları algılamaya niyetli aktörlerin sayısı azdı. Eğer bu algı niyetinin kaynağı demografik yaşlanma olarak kabul edilirse, bu yaşlıları algılamak için gerekli, ama yeterli bir sebep olarak kabul edilmez. Çünkü demografik yaşlanma Türkiye'de henüz 2007 yılında başlamadı. Geçmiş yılların nüfus istatistiklerinin incelenmesinin ardından, demografik değişim sürecinin cumhuriyetin ilanından beri mevcut olduğunu göstermiştir.

Yaşlıları algılamaya niyetli aktörlerin çoğalması da sosyal eylemlerin sonucudur. Makro düzlemde gerçekleşen bir sosyal eylem mikro düzlemde bir dizi aktörün algısını değiştirmiştir ve bu değişim veya psikologların deyimiyle bu "uyarma", aktörleri harekete geçirmiştir. Bu hareketler tesadüfi olmayıp belli bir amaç ve hedefe bağlı, anlamlı davranışlar oldukları için "sosyal eylem" (Weber) olarak tanımlanırlar.

Uyaran etkisi yaratan ve aktörleri sosyal eyleme yönelterek yaşlanma ve yaşlılığı algılama niyeti ve ihtiyacı doğuran başlıca gelişme, Türkiye'de 2006 yılında ilk Gerontoloji Bölümünün Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinde kurulmasıdır. Bu varsayımı güçlendiren önemli bir bilgi şudur: GeroAtlas, 2000 yılında başlamıştır, ama aktörlerde herhangi bir hareketlilik yaratmamıştır. Çünkü bu araştırmadan elde edilecek sonuçlar ne olursa olsun, diğer aktörler açısından bir anlam ifade etmemiştir. Örneğin "kariyer" olanağı sunmamıştır. Ama Gerontoloji bölümünün kurulmasıyla birlikte bu alanda kendilerine fayda algılayan aktörler, alana yatırım yapmaya karar vererek yaşlanma ve yaşlılığa yönelik sosyal eylemlere başlamıştır. Mikro düzlemde ortaya çıkan sosyal eylemlerin birikiminden ortaya makro düzlemde yeni bir sosyal fenomen çıkmıştır. Bugün bir değil üç üniversitede Gerontoloji bölümleri kurulmuştur. Bu değerlendirme Rasyonel Eylem Teorisi (Rational Choice Theory) ile uyumludur ve ileride bu teoriyle daha sık karşılaşacağız.

Asıl amacımız dikkat çekilen şu noktadan hareket ederek yaşlanma, yaşlılık ve yaşlı kavramlarını daha iyi algılamayı sağlayacak bir başlangıç yapabilmektir: Yaşlanma, yaşlılık ve yaşlı kavramları çok şeyi çağrıştırmaktadır. Kimilerine göre yaşlanma biyolojik bir fenomendir. Bu yüzden bedensel değişimleri çağrıştırmaktadır. Kimilerine göre bilgeliği çağrıştırmaktadır. Antikçağdan beri kimilerine göre yaşlılar cimri, korkak veya ikiyüzlüdür. Bazılarına göre yaşlılar iyi kalpli, saf kişilerdir. Yaşlanma ve yaşlılık neredeyse insanın her türlü kaybını ve kazancını açıklamaya muktedir bir şey gibi algılanmaktadır.

Bakıma muhtaçsa, muhafazakârsa, kronik hastaysa, iyi kalpliyse, sevecense, her şey yaşlılarla bağdaştırılıp, sorun ve sorunsuzluğun veya sorumluluk ve sorumsuzluğun adeta gerekçesi olarak odak noktaya konularak değerlendirilmektedir. Her şeye eleştirel yaklaşan günümüz insanı, konu yaşlılık olduğunda, bütün algılarına getirdiği açıklamalarda "doğallık" aramaktadır ve görmeyi arzuladığı doğallığı gereğinden fazla görebilmektedir. Gördüklerini ise gerçekliğin kendisi zannedip, bunları bilimsel yayınlarda kullanarak, zihinlerdeki eski zihniyeti tekrar güncelleştirip geçerlilik süresini uzatmaktadır.